Baş Ağrılarında TMU Kullanımı

Baş ağrıları, çok çeşitli nedenlere bağlı olarak ortaya çıkan önemli bir rahatsızlık grubudur. Baş ağrısı kendi başına bir hastalık olabildiği gibi (migren), başka hastalıkların öncü belirtisi de olabilir (kanama veya tümör ağrıları gibi). Bu nedenle, baş ağrılarında doğru ve etkili ayırıcı tanı çok önemlidir.

Herkesin başı ağrıyabilir, ama ısrarlı ve başka belirtilerinde eşlik ettiği (bulantı, kusma, dengesizlik, çift görme, kol ve bacaklardaki uyuşma) baş ağrılarının mutlaka uzman bir hekim ve uygun tetkikler eşliğinde incelenmesi gerekir.

Baş ağrılarının türleri vardır. Bunların arasında pratikte en sık biçimde karşımıza çıkan “damarsal baş ağrısı” olarak da  bilinen “migren türü baş ağrıları” ve “gerilim tipi baş ağrısı”dır. Bunlar dışında “kafa içinde yer alan tümör, kist, damarsal anormalliklere bağlı baş ağrıları” da vardır. Bu nedenle, hastanın dikkatli bir muayeneden geçirilmesinden sonra öncelikle yer kaplayıcı bir neden ihtimaline karşı görüntüleme yöntemleri (BT ya da MR) uygulanmalı, ardından özellikle gerilim faktörünün katkısı açısından, merkezimizde de bulunan Beyin Haritalaması yöntemine başvurulmalıdır.

Merkezimize başvuran hastalar arasında bir çok baş ağrısı hastası da bulunmakta ve yukarıda ifade edilen yaklaşımlar çerçevesinde baş ağrısı birimimizde tanı ve tedavi çalışmaları yapılmaktadır.

Bazı baş ağrısı türlerinde Manyetik Uyarım (TMU) tedavisinin başarı ile kullanıldığını söyleyebiliriz.

Alzheimer Hastalığının Tedavisi Mümkün mü?

İnsanda bunama yapan hastalıkların başında Alzheimer Hastalığı geliyor.Bütün dünyada artık ciddi bir sağlık problemi olarak algılanan bu hastalığın her iki cinsten yaşlanmakta olan bireyleri ayrımsız ilgilendirmekte oluşu bu problemi aynı zamanda popüler hale getiriyor.

Yakın bir gelecekte yaşlanmakta olan bireylerin ve ailelerinin bu konuyla ilgili daha fazla soru sormaları ve tıp üzerinde pozitif bir baskı unsuru olarak belirmeleri kaçınılmaz. Bu nedenle bu konuyla ilgili uzmanların sadece hastalığı tanımaları ve tedavi etmeye çalışmaları dışında toplumun bilgi isteğiyle ilgilenmeleri ve bilgilerini mümkün olduğunca açık biçimde aktarmaları gerekiyor.

Alzheimer Hastalığıyla ilgili olarak merak edilenlerin içinde tedavi imkanlarıyla ilgili sorular başta gelenler arasında.

- Uygun ilaçlar var mı?

- Bu ilaçlar ne zaman ve nasıl başlanmalı?

- Ne tür etki ve yan etkileri var?

- İlaçların etkisi hemen mi yoksa belirli bir süreden sonra mı başlıyor?

- İlaç dışı tedavi yaklaşımları var mı?

Bütün bu sorular sıkça soruluyor. Şimdi bu sorularla ilgili düşüncelerimizi sırasıyla aktaralım.

Alzheimer Hastalığının tedavisinde özelleşmiş ilaçlar var mı? Evet. Hastalığın belleğe ve davranışlara yönelik bulguları için özel amaçlı ilaçlar kullanılıyor. Özel amaçlı olmalarının nedeni bellek ve davranış bozukluklarına neden olan beyindeki özel kimyasal eksikliklere yönelik olmaları. Bu ilaçların başarısı, her şeyden önce hastalığın erken dönemlerinde başlanmasına bağlı. Hastalığın evrelerini ölçen çeşitli ölçekler var. Bunlardan bir tanesi olan Global Kötüleşme Ölçeğinde belirlenmiş hafiften ağıra doğru 7 evre var. Bu evrelerden 1.si normal durumu belirliyor. İkinci evreden sonra kişide problem olarak ortaya çıkan bellek yakınmaları başlıyor. Bu evrelerde davranışları ve gündelik yaşam aktivitelerini (GYA) etkileyen başka bozukluklar yok. Bu evrelere erken evre gözüyle bakılıyor. Daha sonraki evrelerde davranış ve GYA bozuklukları başlıyor. Yedinci evre ise kişinin her türlü iletişiminin koptuğu evre. Tedavinin başarısı erken evrelerde başlamasına sıkı sıkıya bağlı.

Son 5 yıl içinde Memory Center’da yaptığımız takipler erken evre tedavilerinin yüz güldürücü olduğunu gösteriyor. Bu hastalarda zaman içinde hastalık ilerleyebiliyor ama en azından hızı kesilebiliyor. Geç evrelerde ise tedavinin başarısı bir hayli sınırlı. İlaçların içlerinde taşıdıkları maddelerin sistemik ve nörolojik yan etkileri olabiliyor. Unutkanlıkla ilgili kolinesteraz inhibitörleri denilen ilaçlar kişiye göre değişmekle birlikte kalp, tansiyon ve sindirim sistemi üzerinde olumsuz etkileri olabiliyor. Ancak tedavi beklentilerinin fazla olduğu hastalarda ilacın kesilmesi için acele etmemek gerekiyor. Unutkanlıkla ilgili tedavinin yanı sıra yan etkileri denetim altına alınmış ya da sınırlanmış antidepresanların ve antipsikotiklerin de yararlı etkileri olabiliyor.

Son yıllarda ilaç dışı yaklaşımlar da gösteriliyor. Bu yaklaşımlar içinde Transkranyal Manyetik Stimülasyonun(TMS) etkileri araştırılıyor.

Sonuç olarak, geçmişten beri hakkında çok olumsuz önyargıların bulunduğu ve geri dönülmez bir süreç olarak kabul edilen demansların, özellikle de Alzheimer Hastalığın tedavisindeki başarıda erken tanı ve düzenli izlem öne çıkıyor.

 Prof. Dr. Oğuz Tanrıdağ
Bunamaya Karşı Manyetik Dalga (Kaynak: http://www.milliyet.com.tr)
İngiltere'de, beyne manyetik dalga vererek, ihtiyarlıkta görülen bunamaların önlenebileceği açıklandı. Aynı yöntem, kişinin resim yapmasını da geliştiriyor.

Londra Nöroloji Enstitüsü doktorlarından Prof. John Rothwell, beyne manyetik dalga vererek, ihtiyarlık yıllarında görülen bunamaların önlenebileceğini bildirdi. Rothwell, aynı yöntemle kişinin resim yapma veya güzel yazı yazma gibi yeteneklerinin de geliştirilebileceğini açıkladı. Transcranial Magnetic Stimulation - TMS (kafatasından manyetik uyarı) sistemi, ilk kez 20 yıl önce Sheffield Üniversitesi'nden Prof. Anthony Barker tarafından uygulandı.

Beynin işlevi artıyor

TMS yöntemini hastaları üzerinde uygulayan Prof. Rothwell, bu teknik sayesinde 40 saniyelik bir uyarma ile beynin bazı kısımlarının işlevini 1 saat süreyle artırabildiklerini, bazılarınınkini de azaltabildiklerini söyledi. Prof. Rothwell'in ekibinden John McDougall, "Araştırmalarımızla TMS'nin resim yapmayı ve yazıda tashih yapma oranını düşürdüğünü gösterdik. Başka araştırma gruplarının çalışmaları da aynı neticeyi elde ettiler" dedi.

Beynim nasıl 'gıdıklandı'?

Londra muhabirimiz Nevsal Elevli, Dr. Rothwell'in seansında yaşadığı deneyimi şöyle aktardı: Queen meydanında beynimin 'gıdıklandığı' Nöroloji Enstitüsü'ndeyim. Rothwell ilk manyetik dalgayı verdiğinde kafa derim büzülmüş gibi hissetim. Daha sonra siyah bir anahtarı başıma dayayıp elektronik bir kutu üzerindeki düğmeleri çevirince alnıma birisi sanki kalemin tersiyle vurdu. Rothwell, beynime 20 saniye zarfında akım vermeye başladı. Çenemde bir titreme ve dişçide duyulan gibi bir acı hissettim. Çıktığımda bir yaratıcılık gelmiş miydi bilmiyorum ama bir şey apaçık ortadaydı: İnanılmaz bir kahkaha atma isteği. Bir de şarkı söylemek ister gibi bir duygu.

Nevsal Elevli

Baş Ağrılarına Elveda (Kaynak: Hürriyet Bilim Dergisi, Eylül 2004)

Beyne verilen manyetik akımlar, migren baş belasını çözdü

Hastaların dörtte üçünde korkunç migren ağrılarını yok eden "Transkraniyal manyetik stimülatör" adı verilen aygıt, beyne güçlü bir elektrik akımı veriyor ve yaklaşık bir milisaniye boyunca orada yoğun bir manyetik alan oluşturularak ağrıları kesiyor.

Melih Karaca, bu illeti çok yakından tanıyor. Bir anda her şey bulanıklaşıyor ve ansızın suyun dibine çökmüşçesine, güneş ışığı her yandan gözlerine vuruyormuş gibi oluyor. Görüş alanı içinde ışık giderek daha da parladıkça, elleriyle gözlerini Örtmek zorunda kalıyor. Ancak bu da bir işe yaramıyor. Tıp uzmanlarının aura adını verdikleri durum, çoktan başının içini kasıp kavurmaya başlamış bile. Aura'lar, migren ağrılarının habercisi olan sinirsel rahatsızlıklardır. Bunlar alacalı göktaşı yağmurları, yanıp sönen ışıklar, zikzak çizgiler, balıksırtı ya da kübik desenlere dönüşen imgeler, görme duyusunun yitimi, halsizlik, karıncalanma, ya da şaşkınlık gibi farklı belirtilerle kendilerini belli eder.

Büyük karabasanlar

Kimi zaman gizemli bir biçimde gelip giden sanrılar pek de önemli sayılmayan sıkıntılardandır. Çoğu zaman bunun arkasından bitmek tükenmek bilmeyen ve bir karabasana dönüşen ağrılar, mide bulantısı ve ishal gelir.

Şimdi 53 yaşında olan Melih Karaca, erişkinlik döneminin büyük bir bölümünü, onu ayda altı kez korkunç sancılarla yatağa düşüren migren nöbetleriyle geçirdi. "Günler yatakta geçip gider, saatin bile kaç olduğundan haberim olmazdı" diyen Karaca her şeyi denedi, ama hiçbir sonuç alamadı.

Doktorların, bile bu illetin nereden kaynaklandığı konusunda pek bir bilgileri olmadığını ve kendisini yatıştıracak herhangi bir öneride bulunamadıklarını fark etti.

Çareyi, ABD'de, beyindeki elektrik fırtınalarını sona erdirmek üzere tasarlanmış yeni bir aygıtın klinik deneylerine katılmakta buldu. Artık migren ağrılarının onu yatağa mıhlayamayacağım ümit ediyor.

Migrenin öyküsü

Türkiye dahil, dünyada yüz milyonu aşkın insanı etkileyen kronik migren, çeşitli sağaltım yöntemlerine inanılmaz bir direnç gösteriyor, dahası hastalığın içyüzü bile henüz aydınlığa kavuşturulamadı.

Araştırmacı tıp uzmanların önceleri özellikle beyne giden damarlardaki büzülme ve ani genişleme üzerine odaklandılar. Parlak ışık, stres, çikolata ve kimi başka yiyeceklerin beynin kan dolaşımında birtakım değişikliklere neden olduğu biliniyordu.

Daha sonraları prostaglandin adı verilen hormonu andıran maddelerin başka maddelerle birlikte salgılandığı ve bu maddelerin beyin atardamarlarındaki genişlemeyle birlikte acı alıcılarını devinime geçirdiklerine tanık olundu.

Gelgelelim, tüm bu bulgular bireyi migrene duyarlı kılan şeyin ne olduğu konusuna bir açıklık getirmedi.

İlk büyük buluş

60'lann başlarında araştırmacılar migrene duyarlı kişilerin düşük düzeylerde serotonin ürettiklerini ortaya koydu. Söz konusu hormon acının engellenmesi ve kan
damarlarının büzülmesine yardımcı olmaktaydı. Bu buluş, başta sumatriptan olmak üzere, triptan adı verilen ve serotonine özdeş etkiler yaratan bir dizi ilacın geliştirilmesine olanak tanıdı.

Günümüzde de yaygın bir biçimde kullanılan triptanlar, migren ağrılarını %60-70 oranında azaltmakla birlikte ciddi yan etkileri de beraberinde getiriyor.

90'ların başlarında Sumatriptan tedavisine başlayan Melih Karaca, bu iğnelerin etkisiyle nabzının hızlandığım ve kanında bir "kızışma" olduğunu, ilacın etkisini gösterdiğini bu belirtilerden anladığını söylüyor.

İlaç migren ağrılarını yok etmede öylesine etkili oluyor ki, Karaca ilk başlarda tüm bu olumsuzluklara katlanmayı göze aldı. Bir süre sonra iki hafif kalp krizi geçirdi. Kalp doktoru ilacın canına kıyabileceğim söyleyince, yeniden eski ilacı Anacin'e dönüyor.

Yeni çözüm arayışları

Sinirbilimcilerin migrenin derinliklerine inerek daha etkili çözüm yolları aramaları ancak 90'ların sonlarında gerçekleşti. Migrene yakalanma riski daha yüksek olanlarda beynin arka bölümünü kaplayan artkafatası korteksinin aşırı düzeyde duyarlı olmasından yola çıkan uzmanlar, beynin görmeden sorumlu bölümünü harekete geçirmek suretiyle, migrene eğilimli kişilerde aura benzeri sanrılar yaratabildiler.

Bu da, aynı duyarlığın migrene eğilimli kişileri parlak ışık, gürültü ve başka etmenlere de daha duyarlı kılabileceği görüşünü doğuruyordu.

Sinir görüntüleme araştırmaları bu gibi tetikleyici unsurların kızışmış sinir hücrelerinden oluşan ve dakikada birkaç milimetre hızla artkafatası korteksine yayılan bir elektrik dalgası meydana getirdiğini ortaya koydu.

Kortikal yayılımlı depresyon olarak bilinen ve migren uzmanı Kari Lashley tarafından ortaya konan bu durum, aslında 1941'den beri bilinmekteydi. Sinir hücrelerindeki alışılagelmişin dışındaki etkinlik, görünüşe bakılırsa, damarların genişlemesine ve daha önce ilk kez migren araştırmacıları tarafından belirtilen prostaglandin ve öteki maddelerin salgılanmasına yol açıyordu.

Beyne cihaz

Kortikal yayılımlı depresyona sara nöbetleri öncesinde de tanık olundu ve bu gözlem, Karaca’nın da denediği bir sağaltım (tedavi) yönteminin geliştirilmesine olanak tanıdı.

Sara hastalarının beyinlerine nabzı yavaşlatan bir aygıt yerleştirme fikri, ilk kez 2000 yılında McMaster Üniversitesi Tıp Fakültesi sinirbilim uzmanlarından Adrian Upton tarafından ortaya atıldı.

Sinirhücrelerinin depresyonun beyne yayılmasından önce kızıştırılmaları suretiyle bunların yayılmalarının önüne geçilebileceğine ve nöbetlerin engellenebileceğine tanık olundu. O halde, aynı yöntem migren ağrılarının giderilmesinde de işe yarayabilirdi.

Upton, yeni yöntemi denemek İsteyip istemediğini sorduğunda, Karaca Öneriyi derhal kabul etti. O sırada korkunç ağrılarla hastaneye yetiştirilen Karaca'nın kaybedecek bir şeyi yoktu. Hastane teknisyeni onu dizüstü bilgisayar boyunda, bir ucundan uzun bir tel uzanan bir kutunun yanına oturttu.

"Transkraniyal manyetik stimülatör" adı verilen aygıt metal bir tel aracılığıyla beyne güçlü bir elektrik akımı veriyor ve yaklaşık bir milisaniye boyunca orada yoğun bir manyetik alanın oluşmasına neden oluyordu.

Beyne enerji akını

Aygıt kişinin kafasına tutulduğunda, bu manyetik atım kafa sinirleriyle beyin korteksindeki sinir hücrelerinde bir elektrik akımının oluşmasına ve bunların vakitsiz kızışmalarına yol açıyordu.

Sara dışında depresyon, obsesif-kompulsif bozukluk ve şizofreni gibi rahatsızlıkların da sağaltımında kullanılan aygıt, daha önce migren hastalarına hiç uygulanmamıştı.

Upton aygıtı Karaca'nın başına tutup bir düğmeye basarak beş saniye arayla iki kez elektrik akımı verdi. Karaca ansızın kafasına "enerji akın etmiş" gibi bir duyguya kapıldı. Aynı uygulamanın yinelenmesinden birkaç dakika sonra başındaki ağrılardan eser kalmamış ve Karaca direksiyon başına geçerek güle oynaya evinin yolunu tutmuştu.

Dörtte üçü memnun

Upton'un klinik deneylerinden geçen migrenli deneklerin dörtte üçü yöntemin kendilerini rahatlattığını dile getiriyorlardı.

Daha da önemlisi, aura aşamasında hastaneye götürülen deneklerin tümünde de aygıtın aura'yı yok ettiği ve baş ağrısını etkisini göstermeden engellediği görüldü.

İlaçların yarattığı onca yan etkiye karşın, aygıtın hiç bir yan etkisine de tanık olunmadı. Yöntemin üç kez uygulandığı tarihten bu yana geçen üç yıl boyunca Karaca hiç migren ağrısı çekmedi.

Yan etki yaratmaması ve kullanımının basit olmasından ötürü manyetik stimülatörün en çok tercih edilen yöntem olacağına kesin gözüyle bakılıyor.

Aygın üreticisi NeuroPace şirketinin bir yan kuruluşu olan NeuroLieve’in hastaların yanlarında taşıyabilecekleri daha hafif bir türünü geliştirmekte olduğu belirtiliyor.

Discover bilim dergisinin Ağustos sayısından yararlanarak sunduğumuz bu yazıya göre, şirketin kurucularından Scott Fischell, "Aygıtın görünümü azıcık tabancayı andırırsa da, bunun pek bir önemi olamasa gerek. Çünkü, migren ağrısı çekenler  bundan kurtulmak için her yola başvurmaya hazırlar." diyor.